17 Temmuz 2009 Cuma

ECST Kahramanları

Anlatıcı ve kayıp karısı
Yaşamak için sıkı bir bahane kazanmıştım: Karım kayıptı. Daha belirgin, daha seçilen bir kişi gibi hissediyordum kendimi. İlahlar benim karımı seçmişlerdi.

Dr MY
Buda ile beynimi bulandırdığım günlerde uzak bir şehirde yaşayan ve hastalığımdan telefonda bahsedip yardım istediğim bir nörolog arkadaşım MY’den şu mektubu aldım:
Melih A.
Melih A.’nın dediğini yapmadım. Gerçi ona muayene olmayı seçişim haklı şöhreti yüzündendi. Tıp alanındaki şöhreti yüzünden değil elbette, ama ezoterik ilimler ve belki de meslek odasının gözünden kaçırmayı başardığı görme üzerine paramedikal çalışmaları sebebiyle.

A...
“Özür dilerim,” dedim; “bir tür görme hastalığım var, bazı cisimleri çok iyi göremiyorum.”
“Bense körüm,” dedi kadın. “Fark etmediğinizi söylemeyin bana n’olur.”


Vamos
Bar tezgâhına yaklaştım. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum, fakat ağzımdan bir tek tek kelime o da iradem dışında çıktı:
“Vamos.”
“Vamos? Buyrun benim,” dedi barmen.

Vahide
Vamos, gözlerime ve şoka girmiş bedenime gülümseyerek baktı.
“Hayır, bu konuşan bir şişme bebek değil; bu kız kardeşim Vahide,” dedi. Bunun üzerine Vahide’nin gülümsemesi ilk başta bana eski bir radyonun cızırtılı sesi gibi geldiyse de o güzel ses çınlayarak yankılandı ve daha da durulaştı.


Şeyh
Küçük şeyh X harfinden çok bir deniz yıldızına benzeyen rahlenin üzerinde açık duran demir kapaklı ve kilitlenebilir kitaptan satırlar okumaya başladığında kim olduğum konusundaki kuşkularımdan ve elbette ki büyük kusurumdan artık haberdardı.


Foto Nadir
Işık üzerime vurdukça şiddetine göre uzayıp kısalan bir objektifin üzerinde çalışıyordu atölyesine geldiğimde. Foto Nadir, vesikalıktan başka iş çekmemiş “fotoğrafçı”, fotocu denmesini istiyordu kendine. Foto Nadir, aynalardan kaçmakla geçen yaşantısında şunu keşfetmişti: Sadece kendi fotoğraflarına bakabiliyordu. Ne var ki fotoğraf makinesinin objektif camına bakamadığından gözleri fotoğraflarında sürekli olarak kapalıydı.

Anita Ekberg
Sanki Fellini’nin Dolce Vita filminden fırlamış Anita Ekberg gibiydi. Ona baktım ve içimdeki aşk susuzluğunun çok azını giderebilecek derecede derince iç çektim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder